Thursday, April 24, 2014

1918’de İstanbul Ermeni dul ve yetimler diyarıydı

Sürgünlerin geri dönüşünde önemli bir yer tutan İstanbul’daki yardım faaliyetleri ve bunları organize eden kurumlar hakkında bilgimiz oldukça sınırlı. Bu konu üzerine eğilen neredeyse hiçbir çalışma yok. Bu nedenle, 1915 kılıç artıklarının İstanbul’a nasıl ulaştığı, neler yaşadığı, nerelerde barındığı, onlara kimlerin el uzattığını ve eğitim, sağlık sorunlarının nasıl çözüldüğü sorularının izlerini sürmeye çalıştık.
AGOS
04 Ekim 2013 Cuma 18:30
1915’in Ermeniler için can pazarı olan o kara günlerinde canını kurtarabilenlerin çoğunu çocuklar ve kadınlar oluşturuyordu. Pek çok yerde erkekler tehcir kararı uygulanmaya başlar başlamaz katledilmiş, kadınlar ve çocuklar ise ölüm yolculuğuna çıkarılmıştı. Kimileri yolda hayatını kaybederken, bazıları çevredeki Müslüman aileler tarafından alıkonuldu veya kurtarıldı. Tehcir kafilelerinde yer alan insanların sadece bir kısmı Suriye çöllerindeki göçmen kamplarına ulaşabildiler.
Anadolu’nun ve Mezopotamya coğrafyasının dört bir yanına dağılmış olan bu insanların nerede barınacağı, ne yiyip ne içeceği büyük bir sorundu. Sonraki dönemde Ortadoğu, Balkan ve Kafkas ülkelerinin onlarca şehrinde sürgün kampları ve yetimhaneler kuruldu. Pek çok uluslararası kuruluş, kişi, özellikle Amerikalı misyonerler, yetim ve dulların korunması için olağanüstü çaba sarf etti. Benzer faaliyetlerin bir kısmı da, özellikle 1918’den sonra, günümüz Türkiye Cumhuriyeti sınırları içinde kalan İstanbul, Konya, İzmit, Adapazarı, Bursa, Ankara, Kayseri, Yozgat, Samsun, Antep, Maraş, Şebinkarahisar, Sivas gibi şehirlerde yaşandı.
Sürgünlerin geri dönüşünde önemli bir yer tutan İstanbul’daki yardım faaliyetleri ve bunları organize eden kurumlar hakkında bilgimiz oldukça sınırlı. Bu konu üzerine eğilen neredeyse hiçbir çalışma yok. Bu nedenle, 1915 kılıç artıklarının İstanbul’a nasıl ulaştığı, neler yaşadığı, nerelerde barındığı, onlara kimlerin el uzattığını ve eğitim, sağlık sorunlarının nasıl çözüldüğü sorularının izlerini sürmeye çalıştık.
Bu derleme benim için duygusal açıdan kolay olmadı. Rahmetli babam 1918’de 12-13 yaşlarındaydı ve onun da yolu Kayseri Talas Amerikan Koleji Yetimhanesi’nden geçmişti. O da bazı iyi yürekli insanların çabaları sayesinde hayatta kalabilmişti. Onu kurtaranlar, onun gibi binlerce yetimi ve yalnız kalmış kadını da kurtardılar. Bu yazıyla, o sessiz kahramanları saygıyla anıyorum. Hatıraları biraz da bu satırlarda yaşasın.
ZAKARYA MİLDANOĞLU zakaryamil@gmail.com
1915’te ‘Ermeni meselesi halledilmiş’, üç yıl sonra ise İttihatçı triumviranın liderleri Enver, Talat ve Cemal paşalar çareyi gizlice yurtdışına kaçmakta bulmuşlardı. Mütareke döneminde, Ermenileri katleden yüzlerce kişi hakkında dava açılmış, kimileri idam sehpasına çıkarılmıştı. Ancak bu insanların pek çoğunun onurları Cumhuriyet döneminde iade edilecek; aileleri Ermeni mallarıyla ödüllendirilecekti.
Tarih 1918 yılını gösterirken, İstanbul, İtilaf devletlerinden İngiliz, Fransız ve İtalyan’ların denetimi altına girdi. Mütareke dönemi olarak adlandırılan bu yıllarda gündemden düşmeyen konulardan biri Ermenilerin uğradığı katliamlar ve bunların sonuçlarıydı.
İlk toplanma yeri Konya
Bu dönemde Osmanlı hükümeti Ermenilere karşı daha esnek ve yumuşak bir politika izlemeye başladı. Tehcire gönderilen Ermenilerin memleketlerine geri dönmelerinin önündeki engeller kaldırılmaya başlayınca, evlerine ve güvenli bölgelere ulaşmak isteyen Ermeniler için Konya önemli bir merkez halini aldı. İstanbul’a gelmek isteyen sürgün kafilelerinin önemli bir kısmı Konya üzerinden başkente ulaşmaya çalıştı.
Belgeler incelendiğinde sürgünlerin Konya’ya gelişi, kurulacak kamp ve yetimhanelerle ilgili her şeyin ilk günden itibaren kayıt altına alındığı görülür. Kimler nereden geldi, nereye gönderildi, onlara kimler yardımda bulundu, bu yardımlar nereye harcandı türünden bilgiler düzenli olarak raporlandı. Özellikle yetimhanelerde barınan yetimlere ait bilgiler soykırımın tüm izlerini taşıyor. Yetimlerin doğum yeri bilgileri Ermeni soykırımının haritasını çıkarmak için önemli bir veri sunuyor.  
Konya’da oluşturulan komisyon, sayısı günden güne artan sürgün ve yetimlerin sorunlarına tek başına cevap veremedi. Bunun üzerine İzmir Ermeni Ruhani önderliği Konya yöresindeki insanlara destek olmak için faaliyete başladı.
Hükümetin sürgünlerin yolculuğu için vagonlar tahsis edileceği yönündeki resmi açıklaması üzerine civar yörelerde aç, bakımsız, muhtaç durumdaki çok sayıdaki insan Konya Garı’na akın etti. Ancak hükümet vaatlerini yerine getirmedi. Bu duruma bir çare bulmak amacıyla Yardımlar Heyeti ilk etapta halktan 200 lira toplayarak ekmek ihtiyacını giderdi. Ardından İzmir ve İstanbul’dan acil yardım talep edildi. Heyet kendi olanakları ve az da olsa hükümetin yardımıyla sürgünler için çadır temin etti.
Ancak bir süre sonra yardım heyetinin tüm maddi gücü tükendi. Sürgünler günlerce aç biilaç istasyonda bekliyor, nakil aracı bulunamıyordu. Heyet yardım için tekrar İzmir ruhani önderliğine müracaat etti. Ruhani önder, American Board’dan 5000 lira yardım sağladı ve bu para Konya’da bulunan Amerikalı Bayan Kushman’a iletildi.
Zaman geçiyor, Konya’da perişan halde kalan binlerce Ermeni akın akın İstanbul’a geliyordu.
İstanbul’da ilk girişimler
İstanbul’da yetimler ve diğer sürgünler için ilk adımlar, Galata, Kadıköy, Üsküdar, Kumkapı, Samatya, Bakırköy, Yeşilköy gibi farklı semtlerde, mahalle sakinlerinin yardımlarıyla birbirinden bağımsız olarak oluşmaya başladı.
İstanbul’a ulaşan ilk sürgünler kiliselerde ve okullarda kurulan, büyük kısmı kısa ömürlü olan sürgün kamplarında barındırılmaya başlandı. Her bir kampın ihtiyaçlarının karşılanması ve idaresi semt sakinleri tarafından seçilen özel kurullar tarafından yürütülecekti. Ancak bir süre sonra merkezi bir kurul ihtiyacı doğdu ve Ermeni Sürgünler Merkez Heyeti kuruldu.
Galata Sürgünler Heyeti
14 Kasım 1918 Cuma günü saat altıda İstanbul’a ulaşan ilk sürgün kafilesi Galata köprüsü üzerinde sahipsiz kaldı. İtilaf devletleri ve Osmanlı hükümeti yetkileri dâhil hiç kimse kendileriyle ilgilenmedi. Birkaç Ermeni genci onları Galata Kilisesi’ne yönlendirdi ve kafile geceyi sokakta geçirmekten kurtuldu.
Ertesi gün Keğam Kavafyan başkanlığında, Arakel Çakıryan ve Aram Gesaryan’ın katılımıyla Galata Sürgünler Komitesi oluşturuldu. Komite 300 sürgünü karşılama, barındırma, sevk işleriyle ilgilenmeye karar verdi. Gerekli kolaylıkların sağlanması için İtilaf Devleri ve Osmanlı hükümeti temsilcileri ile ilişkiye geçildi.
Komite, parasızlık, yersizlik yanında hastalık korkusuyla yüz yüzeydi. Galata Rus Manastırı’nın Avusturyalı güçler tarafından boşaltıldığı bilgisine ulaşılınca, sürgünler aylık 1000 lira kira karşılığında manastıra yerleştirildi.
Barınaksızların sayısı kısa sürede 700-800 kişiye ulaştı. Ermeni izcilerin yardımı ile daha sonra Ermeni Kızıl Haç’ına devredilecek bir eczane ve aynı zamanda bulaşıcı olmayan hastalıklar için on beş yataklı bir hastane açıldı. Komitenin çabaları ile iki binden fazla sürgün Marmara kıyılarındaki memleketlerine sevk edildi.
Komite 30 Nisan 1919’da yiyecek, giyecek, elektrik, ısınma, mutfak eşyaları, sağlık, kira gibi giderleri yanında gelirlerini de içeren raporunu yayımladı.     
Kadıköy Sürgünler Heyeti
Mütarekeden sonra İstanbul’a gelenlerin ilk durağı Haydarpaşa Garı’ydı. Bu yüzden Kadıköy Ermenileri acilen bir komite oluşturdu. İlk kafilenin Galata’ya yerleştirilmesinden sonra İstanbul’a ulaşan 400-500 kişilik ikinci grubun önemli bir kısmı Kadıköy Aramyan Okulu’na yerleştirildi. Daha büyük bir kalabalığın geleceği bilgisi üzerine Serovpe Berberyan başkanlığında 16 kişiden oluşan Kadıköy Sürgünler Komitesi oluşturuldu. Komite, Haydarpaşa Garı Ermeni görevlileri ile işbirliği yaparak gelenlerin beslenme, sevk ve idaresi, dağıtımları, yolculuklarının düzenlenmesi için harekete geçti. Birkaç gün içinde Haydarpaşa’ya 900-1000 kişi ulaştı. Bu kişilerin barınmaları için Haydarpaşa çevresinde çadırlar kuruldu. Kadıköy komitesi bir anlamıyla göçmenlerin ilk dağıtım merkezi oldu.

En büyük üç sürgün kampı

İstanbul’da kurulan kampların en büyükleri Galata, Haydarpaşa ve Samatya’da kurulanlardı.
Galata
Galata Ermeni sürgünler kampının ilk binası 42 odadan oluşan Ruslara ait bir manastır binası, ikincisi ise Karaköy Getronagan Okulu bitişiğindeki bir bina oldu. Ağustos 1919’a kadar kampta barınan göçmen sayısı 400’dü, bu sayı zaman zaman 600’lere ulaştı. Eldeki raporlara göre, sürgünlerin %20’sini çocuklar, %50’sini aileler ve yetişkin kızlar, %20’sini ise gençler oluşturuyordu.
Galata, merkezi konumu nedeniyle, başka kamplara geçecek göçmenler için de günlük bir konaklama merkezi işlevi görüyordu.
Sürgünlerin kampta kalış süreleri, beslenmeleri belirli kurallara bağlıydı. Kampta eğitim ve sağlık konusunda da girişimler vardı; göçmenlere meslek edindirme amacıyla dikiş nakış ve çorap örme atölyeleri açılıyordu.
Haydarpaşa
İstanbul’un en büyük kampıydı. Bazı günler göçmen sayısı 2000’lere ulaşıyordu. Halep, Hama, Homs, Şam, Der Zor, Urfa gibi uzak yörelerden gelen pek çok göçmenin son durağı burası oldu. İstanbul’un yakın çevrelerinden, yani Yenice, İzmit, Sölöz, Yalova, Bandırma, Bahçecik’ten gelenler de önemli bir sayı oluşturuyordu. Daha sonraki dönemlerde ise Erzurum, Muş, Sivas, Tokat, Amasya’dan da kafileler ulaştı.
Samatya
Samatya Surp Kevork Kilisesi yönetim kurulu tarafından oluşturuldu. 16 Ekim 1918’de Surp Kevork Kilisesi avlusu ve Sahakyan Okulu bir kampa dönüştürüldü. Okul binası bir süredir ordu tarafından kullanılıyordu. 1918 Kasımında Yeşilköy kampında kalan göçmenler de buraya nakledildi.
Kamp semt sakinlerinden oluşan yedi kişi tarafından yönetiliyordu. Bu kampta binlerce insan kaldı. Samatya kampı, aynı zamanda İstanbul’da kurulan en uzun süreli kamp oldu. Cumhuriyet döneminin ilk yıllarında bile hâlâ bu kampta kalmaya devam eden insanlar vardı.
Arnavutköy Yetimhanesi

Yetimhane ‘zengini’ bir millet

İstanbul’a ulaşabilen sürgün kafileleri içinde çok sayıda yetim vardı. Anne veya babalarını, bazen ikisini birden kaybeden bu talihsiz çocukların bakımı, o dönemde İstanbul Ermenilerinin en önemli meselelerinden biriydi. Bu amaçla kentte pek çok yetimhane kuruldu.
Pangaltı Surp Hagop Hastanesi bitişiğinde, hastaneye ait bir bina yetimler kampı olarak düzenlendi. Kampın amacı, zor durumdaki çocukların özel bir kütüğe kaydedildikten sonra, temizlik ve sağlık kontrolünden geçirilerek kurulan yetimhanelere gönderilmesiydi. Diğer semtlerde yer alan yetimhanelerin başlıcaları ise şunlardı.
Hasköy
Hasköy Erkekler Yetimhanesi 24 Mayıs 1919’da Sürgünler Merkez Heyeti öncülüğünde Hasköy’lü Şahbaz Bey’in muazzam büyüklükteki beş katlı evinde açıldı. Hasköy sırtında yer alan bina, oyun, jimnastik salonları, hamam, ayakkabı, mobilya ve berber meslek atölyeleri için düzenlendi. Savaş döneminde kışla olarak kullanılan bölümleri ise sebze ve çiçek yetiştiriciliğine ayrıldı. Yetimhane binasında aynı zamanda derslikler, küçük bir poliklinik, yatakhaneler yer alıyordu.
Balat
Balat Ermeni Okulu bünyesinde kuruldu. Balat’ta daha önceden semt sakinlerinin yardımıyla 10-15 yetime bakılmaktaydı. Bu yetimler 3 Haziran 1919’da Merkezi Mütevelli Heyeti’ne bağlandı ve bir süre sonra 150 kız çocuğunun kaldığı bir yetimhaneye dönüştü. 40-50 kadar yetimin kaldığı Fatih Salmatomruk Ermeni Okulu binası yanınca, oradaki çocuklar da Balat Yetimhanesine taşındı.
Kızlar Kampı-Yetimhanesi (Kumkapı, Yerusağemadun)
Merkez Mütevelli Heyeti’nin talebi üzerine 1 Eylül 1918 günü Kumkapı Ermeni Patrikhanesi bitişiğindeki Kudüs Evi’nde açıldı. Burada kalan yetim sayısı 80 ile 100 arasında değişiyordu.
Kampın ve yetimhanenin yönetimini Bayan A. Minasyan başkanlığında B. Cevahiryan, Y. Cecizyan’dan oluşan bir kurul üstlendi.
Bakımsız olan binanın öncelikle su, çatı, pencere gibi eksiklikleri giderildi. Merkez Mütevelli Heyeti yatak ve giyecek sorununu çözdü. Kampa gelen kızların pek çoğunun üzerinde erkek elbisesi bulunmaktaydı. Aynı semtte oturan İngiliz Bayan Berges’in yardımıyla çocukların hepsine yeni kız elbisesi sağlandı. Burada kalan çocuklar çevredeki okullarda eğitim almaya başladı.
Yedikule
Merkezi mütevelli heyeti ile Surp Pırgiç Ermeni Hastanesi arasındaki anlaşmaya göre hastane binasının önemli bir kolu yetimlere ayrıldı. Gerekli düzenlemeler yapıldıktan sonra 11 Ekim 1919 günü 7-14 yaş arası 150 erkek yetime açıldı. Yetimhanenin idaresi hastane yönetimine teslim edildi. Yetimlerin yemek, sağlık, giyecek gibi ihtiyaçları hastane tarafından karşılandı. Yetimhanede meslek atölyeleri kurularak çocuklara gelecekte iş bulma imkânı sağlandı.
Ortaköy
Yetimhane 1 Aralık 1918 günü semt sakinlerinin yardımlarıyla, 40 çocukla açıldı. İhtiyaçları mahalle sakinleri tarafından karşılanıyordu. Ancak yetim sayısı 100’lere ulaşınca maddi olanaklar yetersiz kaldı ve masraflar Merkezi Mütevelli Heyeti’nce karşılanmaya başlandı.
Yetimhane için semtin Hripsimyants Okulu tahsis edildi. Böylece yetimhane 79 karyolalı iki yatakhaneye, altı yataklı bir revire, ambara, yemekhaneyi ve mutfağa sahip oldu. İlk dönem 4-14 yaş arası 74 yetim varken, semtin diğer iki okulunun da yetimhaneye tahsis edilmesiyle sayı yüzlere ulaştı. Her bir yetime üç kat çamaşır, birer mendil, çorap, yüz havlusu, yün veya pamuk yatak sağlandı.
Anarad Hığutyun Surp Anna Yetimhanesi

Yetimlere kucak açan okullar

İstanbul’a ulaşan yetimlerin önemli bir bölümü ise mevcut okullar ya da yetimhaneler bünyesinde barındı ve eğitim gördü.
Eğitimsever Kadınlar Okulu
Eğitimsever Kadınlar Okulu’nun Nişantaşı’ndaki binasına 5-16 yaş arası 282 yetim kız kabul edildi. Yetimlere biri ev diğeri de okul olmak üzere iki bina tahsis edildi. Kızların elbise, iç çamaşırı, ayakkabı gibi ihtiyaçları büyük oranda Merkezi Yardım Heyeti tarafından
Ermeni Kızıl Haçı Şişli Kliniği
Bu klinikte süt bebeklerinden beş yaşına kadar olanlar ve fiziki gelişimlerini tamamlayamayan 6 yaşındaki yetimler barınıyordu. 31 Ekim 1919’da barınan yetimlerin sayısı 61’e ulaştı. Ermeni Kızıl Haçı Hastanesi de giderleri merkezce karşılanmak üzere 67 yetim kabul etti.  
Pera ve Samatya Surp Anna Yetimhanesi-Okulu
Anarad Hığutyun Okulları da yetim kabul etti ve kurulan iki yetimhane Surp Anna adıyla anıldı. Pera Anarad Hığutyun okulunda yetim kızlar öğrenim görmeye başladı. Surp Anna atölyelerinde normal eğitimin yanında temizlik, biçki dikiş ve özellikle iğne işleri öğretiliyordu.
Giderleri Merkezce karşılanan 6-14 yaş arası 120 yetim Samatya Anarad Hığutyun Okulu’nda barınıyordu. Trabzon ruhani önderi Hovhannes Episkopos Nazlıyan’ın girişimleriyle Samatya Surp Anna Yetimhanesi bitişiğindeki Alman Okulu da 22 Şubat 1918’de yetimhaneye tahsis edilir.
Surp Pırgiç Ermeni Hastanesi Yetimhanesi
Surp Pırgiç Hastanesi bünyesinde kurulan yetimhanenin tarihi oldukça eskiye dayanmaktadır. Çok yönlü, çok kapsamlı olan ve önemli rol oynayan bu yetimhane başlı başına bir konu olarak ele alınmayı hak ediyor. Agos’un önümüzdeki sayıları için bu konuda bir dosya hazırlayacağız.
Bakırköy Bezazyan Okulu
Merkez Mütevelli Heyeti himayesinde 8-16 yaşında 45 yetime yuva oldu.
Ortaköy Kızlar Yetimhanesi
1909 Adana katliamından kurtulan yetim kızlar için 1913’te açılmıştı. 1918’de Merkez Mütevelli Heyeti himayesine girdi ve burada 245 yetim barındı.
Hasköy Kalfayan Yetimhanesi
1866’da Sırpuhi Kalfayan tarafından kurulan okul 1900’larda yetimhaneye dönüştürüldü. Kızların eğitimi için önemli bir merkez oldu. 1915’te de yetim kızların bir kısmı bu okulda barındı.
Karagözyan Yetimhanesi
7-15 yaş arası 59 yetim kabul etti.
Pera Yetimhanesi

Bir halk muhtaçlarına sahip çıkıyor

İstanbul’a akın eden sürgünler arasında acil bakıma ihtiyaç duyan 14 yaş altında fazla sayıda erkek ve kız çocuk yer alır. Bu durumu dikkate alan 40’ı aşkın Ermeni ticaret adamı 5 Kasım 1918 günü Osmanlı Ticaret Bankası’nda toplanarak Arsen Arsenyan başkanlığında Hay Vorpakhınam (Ermeni Himaye-i Eftal ya da Ermeni Yetim Çocukların bakımı) kurarlar. Amaçları, yetim kalmış çocukların acil barınma ve beslenme ihtiyaçlarına çözüm bulmaktır. Özel bir komisyon oluşturarak yetimlerin kimliklerinin tespitini yaparlar, bazı durumlarda ailelerine ya da yakınlarına teslim edilmesini sağlarlar. İstanbul’un pek çok semtinde şubeler oluşturur, semtlerde açılan yetimhanelere yardım eder, gerekirse tüm sorumluğunu üstlenirler.
Nişantaşı Yetimhanesi-Okulu
20 Kasım 1918’de Şişli’de bir grup Ermeni bir yetimhane açma fikri ile yan yana gelir. Semt sakinlerinin maddi ve manevi desteği ile Nişantaşı Emin Efendi Sokak’ta büyük bir bina kiralanır. Karyola, yatak, elbise, masa, giyecek, yiyecek ihtiyaçları hazırlanır. Yetimhane 1 Ocak 1919’da 20 yetimle açılır. Bu sayı kısa sürede artarak 65 yetime, ardından 250 yetime yükselir. Yetimhanenin giderleri semt sakinlerinin aylık veya üç aylık bağışlarıyla karşılanırken sayının artması üzerine masraflar Merkez Mütevelli Heyeti ve American Board tarafından karşılanır.
Pera Yetimhanesi (Esayan Okulu içinde)
Ekim 1918’de 8-10 yetimin bakımıyla başlayan çalışma, tersaneye yanaşan Türk askerlerinin eğitim gördüğü Tirimüjgan vapurundan alınan 24 yetimin evlere dağıtımı ile devam eder. Ordu tarafından karargâh olarak kullanılan Esayan Okulu’nun boşaltılmasıyla yetimler bu okulda toparlanmaya başlar. Semtin mütevelli heyeti yetimlerin barınma, yiyecek, giyecek sorunlarını çözmek üzere on kişilik bir kurul oluşturur ve yetimhane 1 Ocak 1919’da faaliyete geçer. 1919 Ekim ayında sonunda yetim sayısı 125’e yükselir.
Beşiktaş Yetimhanesi
1 Ocak 1919’da Episkopos Naroyan öncülüğünde Lutfig Kuyumcuyan başkanlığında 14 kişiden oluşan heyet yönetiminde 22 yetimle açılır.
Arnavutköy Yetimhanesi
25 Aralık1918’de Arnavutköy-Bebek-Kuruçeşme Hayanıver (Ermeniliğe adanmış) Derneği öncülüğünde açılır ve bu derneğin adıyla anılır. Giderlerin önemli bir kısmını dernek organizasyonları, bağışlar ve Merkezi Yardım Heyeti’nin katkılarıyla karşılanır. 85 erkek, 15 kızdan oluşan yetim sayısı 1919’da 129 olur.
Boyacıköy Yetimhanesi
12 Kasım 1918’de semt sakinlerini tarafından açılır. İki kadın, üç erkekten oluşan yönetim yetimhanenin tüm giderlerini semt sakinlerinin katkılarıyla karşılar. Semtin Ermeni okuluna ait iki oda ve yemekhanesi yetimlere tahsis edilir. 7-12 yaş arası 11 yetim kız barınır ve aynı okulda diğer öğrencilerle birlikte eğitim görür.
Kadıköy Yetimhanesi
3 Ocak 1919’da Kadıköy kilisesi mütevelli heyetinin girişimiyle faaliyete geçer. Gerekli hazırlıkların tamamlanmasıyla 27 Mart 1919’da kendilerine teslim edilen 42 yetimle açılır. Yetimhane giderleri semt sakinlerinin aylık ve üç aylık bağışlarıyla, daha sonra ise Merkez Mütevelli Heyeti’nin katkılarıyla karşılanır. Yetimhane, Aramyan Okulu içindeki bir binada yer alır. Yetim sayısı daha sonraki dönemde 100 çocuğa ulaşır.  
Üsküdar Yetimhanesi
13 Kasım 1918’de Selamsız, İcadiye ve Yenimahalle Ermeni mütevelli heyetlerinden 12 kişiden oluşan bir komisyon tarafından Surp Haç Kilisesi’ne ait bir evin yetimhaneye dönüştürülmesiyle açılır. Açılışta 55 olan yetim sayısı daha sonra 152 olur. Bu nedenle kimi itirazlara rağmen Home School binası kiralanır ve yetimhane oraya taşınır. Aynı zamanda Berberyan Okulu’nun bir bölümü de kamp olarak kullanılır. Giderleri bağışlar ve Merkez Mütevelli Heyeti tarafından karşılanır, yetimler semt okullarında eğitim görür.
Gedikpaşa Yetimhanesi
11 Kasım 1918’de bir grup semt sakininin Yetimleri Himaye Komisyonu kurmasıyla başlar. 16 erkek yetim uygun bir bina bulunana kadar kilise idare binasına ait iki odada barınır. Yetimlerin sayısının artması üzerine Ocak 1919’da Surp Hovhannes Kilisesine ait özel bir binaya taşınır. Giderleri küçük bağışlar, American Board ve Merkezi Mütevelli Heyeti tarafından karşılanır. Yetimhanede tümü erkek olan 7-15 yaş arası 46 yetim barınır.  
Narlıkapı Yetimhanesi
10 Ocak 1919’da semt sakinlerinin Simon Çömlekçiyan başkanlığında oluşturduğu bir heyet tarafından 12 yetimle açılır. Giderleri aylık bağışlar ve American Board ve Merkez Mütevelli Heyeti tarafından karşılanır. 16 kız, 49 erkekten oluşan yetimler Ermeni okullarına ait iki binada kalır.
 
Kaynakça:
1. Kurken Etilyan, Kağtanagan Vorpanotsner (Göçmen Yetimhaneleri), 48 sayfa, Tiflis 1916, Ebokha Matbaası.
2. Azkayin Khınamadarutyun, Inthanur Değagakir (Ulusal Yardım ve Bakım Organizasyonu, Genel Rapor) 1920, İstanbul, M. Hovagimyan Matbaası, 510 sayfa.
3. Mütareke İstanbul’unda Ermeni Faaliyetleri, Önder Duman, Ermeni Araştırmaları Dergisi, Sayı 16-17.
4. Kağtanagan Vorpanotsner (Göçmen Yetimhaneleri), adlı çalışmada yer alan yetimler ile ilgili detaylı listeler Gomidas Enstitüsü tarafından dijital hale getirilmiştir. İlgi duyan okuyucularımız www.gomidas.org/submissions/show/14sitesinden For full article bölümünde yer alan 151 sayfalık listenin tümüne ulaşabilir.

No comments:

Post a Comment